Donnerstag, 7. Dezember 2017
31 Aralık’ta Mekke’nin Fethi Yalanı
Ey Müslüman, oyuna gelme!
Freitag, 29. September 2017
Dua şekli
Son zamanlar da hiç dikkatinizi çektimi bilmem, ama dua etme resimleri dahi değişti!
Birileri DİNimizi illa ki bozmak istiyorlar!!!
İslami sayfalar dahi hiç dikkat etmiyor bu paylaşımlara!
Okuma alışkanlığı olmayan Milletimi böyle resimlerle manipule edip Algılarımızla oynuyor bazı kriptolar!
Arkadaşlar Biz Müslümanız Elhamdulillah!
Dua etme şeklimiz de belli!
"Amaaan Fatma Afife hanım sizde herşeye bir bahane buluyorsunuz!", diyenleri duyar gibiyim!
Olsun ben diyeyim de, siz yine de bildiğiniz gibi dua edin!.
Belki hiç ummadığım biri de "Allah razı olsun", der!
Demese de Allah için uyaranlardan olmak ne güzel!???
F.A.G.
Samstag, 23. September 2017
Kardeş olmak
Bazen Sevginde...
Sahip Olmadan Sev
Mittwoch, 20. September 2017
Zaman
İsim-Cisim
Dienstag, 19. September 2017
Doğru-Eğri
Aklet
Zamanla-Unutulurmuş
Gönül Kapım
Gören
Montag, 18. September 2017
Eski Fotoğraf
Bir şey ararken, ummadığın anda eski bir Fotoğraf eline
geçince, insan nasıl bir anda
zamanı ve mekanı değiştirebiliyor!
Nasıl bir anda duygu seli yaşıyabiliyor ve bulunduğu
mekandan soyutlanabiliyor?
Allah nasıl yaratmış bu beyni.?
Unuttuğumuz zannettiğimiz sesleri, olayları, yüzleri ve o
anki hissiyatı dahi seneler
sonra, birden tüm canlılığı ile
hatırlıyor insan!
Tüm veriler, o resimle beynin monitörüne düşüyor o an!
İşte insan o an dayanamıyor ve gözlerinden,
kendiliğinden yaşların süzülmesine dahi engel olamıyor.
Meğersem ne kadar sevmişiz o fotoğrafta ki insanları.
Ne kadar özlemişiz, seslerini, yüzlerini, kokularını, gülüşlerini.
Allah mekanlarını Cennet etsin demekten başka
ne yapabilirim şu an ben!
BM,17.09.2017
F.A.G.
Ya Hayy c.c.
Gerçek Sevgi
Sonntag, 17. September 2017
GDO'su bozuk Erkekler türedi
Eskiden Türk deyince, Türk"ü hiç görmemesine rağmen, Avrupa da herkes saklanacak delik ararmış.
Şimdi böyle Türk erkeklerini Türk Mediasında gördükçe, ben Türklüğümden utanıyorum.
Bir ülkenin kadınını bozabilirsin ama ülkenin mayasını bozmak istersen erkeğini boz yeter!
O maya tutmaz artık!
GDO lu tohumlar sadece bitkilerde değil, insanlarda da kendini belli eder oldu!
Şu resimde ki adamlara bakınca anlı şanlı Türk tarihimizn, saray soytarısı gibi olmuş erkeklerine acıyorum!
F.A.G.
Samstag, 9. September 2017
Bir çiçek sevdim
Su ve Pınar
Hayatımda ki 0 lar
Hayatımda
0 hanesine bağlı hiçler vardır benim.
Kimini sağıma, kimini soluma yazarım.
Kimi değerime değer katarken,
kimine ben değer katarım.
Onlar olmasa dahi hayatımda,
ben tek başıma
3 katmanım
F.A.G.
Mittwoch, 6. September 2017
Hoşşikci
Şerefsiz Efendiler
Dienstag, 5. September 2017
Hata yapacaksan kimsenin yapmadığı hatayı yap
Kızım insan hata yapmadan önce başkasıda bu hatayı yapmışmı deyip etrafına bakmalı ve sonuçları ne olmuş onu görmeli ve kendine ders çıkarmalı!
Eğer hata yapacaksan kimsenin yapmadığı hatayı yap ki adı hata olsun!".
Allah senden razı olsun güzel Babam❤
Tam hata yapacakken hep aklıma geldi bu dediğin ve etrafıma bunca sene baktım çoğu hataları başkaları yapmıştı bile, bana yapacak pek hata bırakmamışlardı İnsanlar Babam!
Ben de yaptığım hata kimsede olmaması için, beni Prenses ilan eden Sultanlığın Prensesliğini kabul ettim.
Ama bunu da Sen göremedin❣️
"Şimdi bu hata mı?", dersen
"Bilmiyorum ki, benden önce hiç bir Türk Müslüman kadın Dünya'da Prenses ilan edilmemiş!
Sonucunu sana en geç yanına gelince söyleyebilirim ancak!".
F.A.G.
Dienstag, 29. August 2017
Hayat önce hayat'ta yaşanır
Telif Hakları !
İnsanlar etiket, ünvan, şöhret, makam, mevki sahibi olabiliyor ama karakter sahibi olmak başka birşey!
Bu medya ortamında Müslümanım diyenlerin,
dahi utanmadan, başkasının yazısını alıp kendi yazısıymış gibi paylaşmasını kınıyorum!
Yazanın ismini vermeden, hatta "Alıntı" ibaresi dahi koymadan paylaşması, aslında hırsızlıktır!
Benim kızdığım şey ise, benim hayatımda yaşadığım olayı genelde dile getirirken, rahmetli Annem veya Babam demememe rağmen, yazımı çalan Müslümanların, aynı zamanda benim hatıralarımıda çalmış olduklarını hiç düşündüler mi?
"Hırsıza beyler dahi borçlu",
diye bir söz var Türkçemizde!
Hırsızlık bir Müslümana yakışmaz!
İslamda "kul hakkı" olduğunu bile bile çalan insana ne denir ki şu ayeti hatırlatmaktan başka?
“Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onun mükâfatını görecek, Ve her kim de zerre kadar kötülük yapmışsa, onun cezasını görecektir.”(Zilzal, 99/7-8).
Benim için hırsızlık "Karaktersizliğin" isbatıdır!
İllede fakirlikten olmuyor insanlar hırsız!
Nice Rütbeli, Makam, Mevki sahibi Hırsızlar var devrimizde!
Arkadaşlar hırsızlığın küçüğü büyüğü olmaz, kul hakkının büyüğü küçüğü olmadığı gibi!
Eğer Arkadaş listemde bu tür insanlar varsa, lütfen kendiliklerinden efendi, efendi veya hanım, hanım Arkadaş listemden çıkmalarını tavsiye ederim!
Haaa, şunuda söylemiş olayım!
Şimdiye kadar fark ettiklerimi ihtar etmiştim bu güne kadar!
Bu günden sonra
her türlü yazılarımı ve yazdığım şiirlerimi çalıp çektiğim fotoğraflarımı, kendininmiş gibi paylaşanları fark ettiğimde tazminat davası açacağımı ve tazminatı da hayır kuruluşlarına bağışlayacağımı bildiririm!
Şerri hayra kullanmış olayım bari !
F.A.G.
Sonntag, 13. August 2017
Sevmek Allah'ın bir Lutfudur
Kurtmu yoksa Çoban mı daha hain!
diye diye çocukları büyüttüler.
Kurt en azından yediği kadar koyunu kapardı!
Ama hiç demediler ki
"Çoban sizi birgün para karşılığı, satacak!"
Çünkü o "Çoban" olmayı baştan kabul etmiş ve iş verenine sadık kalması gerek!
O işverenin güvenini asla sarsmaz!
Sizi gütmek için para aldığını bilseydiniz sizi sevdiğine zaten inanmazdınız!
Sizi çok iyi otlatması ve size çok iyi bakması gerek!
Ne kadar semiz ve huzurlu ve mutlu olursanız, o kadar az itiraz eder o kadar çok para edersiniz!
Anneleriniz Babalarınız satıldıktan sonra, gelip anlatabilseydi başına gelenleri keşke..
Hepsi meeeee meeee yerine
"Kaçan kurtulur çobandan!", derlerdi sizlere!
Ama giden geri gelmiyor be kuzucuğum!
F.A.G.
Donnerstag, 10. August 2017
Rab'ca nedir?
diye okudum demin arkadaşımın sayfasında!
"Bize ne Hamdi bey dedim!
Madem Rabca var, Rab olanlar kendi aralarında konuşup dursunlar işte!"
Bazı insanlar tek gözle gören insana benzer!
Neden mi?
Tek bir Din tanır!
Tek bir Dil bildiği için, o tek dilde okur herşeyi!
Din başka bir Dil de inmiş olsada.
Kendi dilin de çevirisini okuduğu için, herşeyi o okuduğu kendi dilinde mana verir!
Yada başka dilden çeviriyse, sadece çevirenin tercümesiyle bilir!
Yani Tercüman bir kelimeyi, ancak bir kelime karşılığı ile tercüme etmiştir ve o konuda uygun kelimeyi de kendi dağarcığında bulunan kelime karşılığından seçip kullanmıştır!!
Rabca diye bir şeyi senelerce önce çok tanınmış bir Türk yazar ve TV proğramcısı Duisburg İslami kitap Fuarın'da, bana saatlerce anlattığında kendimi zor tutmuş ve sadece gülümsemiştim!
Çok bilmesine rağmen adam sadece Türkçeden yola çıkarak herşeyi değerlendiriyordu!
Cehaletine güldüm doğrusu!
"Rabca" nedir peki", dediğimde, " Rabbin Kuran'da kastetmiş olduğu kelimelerin, asıl manası demişti!"
Ya Rabbim,
bu nasıl bir anlayıştır diyerek tepkimi Rab kelimesi ile belli etmiştim, dalga geçercesine!
Bence piyasaya "Rabca" diye sürülen bu akım, yeni bir siyonist oyunuydu!
"Rabi i" kelimesinin ibranice manası Alim demektir.
"Rabbi רַבִּי" ise
Üstadım demektir!
ilk defa M.s. 70 senesinde ünvan olarak Kitabı Mukaddesin "Tanach" bölümünde kullanılımıştır!
Kelime kökeni İbranice de Özne olan Raw (רַב) 'dan gelmektedir!
"Rabi" ise kelimenin "i halidir "
Bizim Türkçe' de kullandığımız 'mürebbiye' kelimesi de aynı kökenden gelir.
Yani herşeyi bilip, çocukları terbiye eden hanım demektir.
Arapca'da ev hanımına "Rabbetül-beyt" yani "Evin Efendisi", denir!
Her dinin kendine özel Terimleri vardır. O Din de o kelime belirli şeyi kasteder!
İlk defa hangi dinde nasıl kullanılmıştır ve o kelimenin neyi kastettiği önemlidir!
Tek Din ile tek dilde ilgilenen şahıslar, tek istikamete giden çıkmaz sokaklara benzer!
Bilmezler ki Sezarın dediği gibi: Her yol Roma'ya Çıkar'' Roma şehrinde ki tüm yollar Şehir merkezine çıkacak şekilde yapılmıştır.
Yani tüm dini oyunlar siyonist merkezlidir ve araştıracak olursan seni her yönden siyonist merkeze çıkarır!
F.A.G.
Dienstag, 1. August 2017
Bazı insanlar matruşka
Montag, 31. Juli 2017
Din dahi ahlakını düzeltmiyorsa bir insanın o kişiyi ancak teneşir paklar
Sonntag, 23. Juli 2017
Her sabah uyandığında
İnsanların her sabah uyandığında aynaya bakabilecek bir yüzü olmalı.
Hata yapmak insana mahsus olduğu gibi hatasız da kul olmaz zaten.
Her yeni sabaha uyanışı,
her yaptığın hatayı tekrar etmemen için, sana yeniden verilmiş bir fırsat olarak gör.
Hamd et tekrar dünyaya gözlerini açabildiğine!
Şükret yeni bir gün daha görüp, tövbe etmene fırsat verildiğine!
Bismillah de ve yapamadığın tüm iyilikleri yapmaya niyet et ve yaptığın hataları tekrarlamamaya gayret göster!
Kimbilir bu gördüğün son günündür belki de!
F.A.G.
Hayatta herşeyi unut ama...
Herşeyi unut ama ölümü asla unutma. Bu dünyada yaptığımız herşeyin hesabını soran biri vardır mutlaka. Bu güzel dantel gibi çiçeği, ince ince dokuyup içine eşsiz güzellikte koku yerleştiren kim ki? Elimle çiçeğe dokunduğumda, üzerinden Böceklerin rızkı olan pollenler, ince yağan yağmur gibi dökülürken, burnuma yayılan güzel kokusunu nasıl algılıyorum sence. Binlerce minicik, yanyana sıralanmış ve kocaman bir bembeyaz çiçek oluşturmuş ve bakan gözüme dantel gibi hitap ederken, bu güzelliği kim yaratmış diye sormaz mı insan kendine? Bunu yaratan Kimse, işte ben ona İnanıyorum tüm kalbimle. İsmini merak edeceğimizi biliyor kendisi ve şöyle tanıtıyor kendini!
Gul hu vallahu ehad! O Allah birdir, büyüklük onda nihayet bulmuştur, daim ve bakidir, her şeyden müstağni ve her dileğin merci’dir. Doğmamış, doğurmamıştır. Hiç bir eşi ve benzeri yoktur." Evet ne güzel tanıtmış Rabbim kendini. Herşey onda nihayet bulur. Sana geri döndüreceksin beni ve bende çaresiz döneceğim mutlaka. Seni çok merak ediyorum şimdiden. Bu güzelliği yaratanın güzelliğine sığınıyorum tüm çirkinliklerimle. Güzelliğinin hatrına tüm çirkinliklerimi affet ya Rabbim.
Amin
F.A.G
Samstag, 22. Juli 2017
Toprağına alışamadım, Toprağıma kavuşamadım
Almanyanın Köln şehrinde, arka bahçe nin birinde, harpten kalma bir evi bu şekil yeşil kapı ve pencereyle canlandırmışlar. Almanya bitki örtüsüne ait olmayan bir zeytin ağacını evin önüne saksıyla koymuşlar. Zeytin ağacını görünce birden beynimde küçüklük hatıralarım uyandı. Vatanıma ait hikayeler canlandı. Zeytin Türkiyenin batısında ve güneydoğusunda, her tatile gittiğimizde, gördüğüm ve çok sevdiğim bir ağaçtı ve Vatanıma atti. Bu gurbet elde rastlayınca sanki çok eski arkadaşımı görmüş kadar sevindim. Yeşil renk aile bağını hatırlatmıştı bana,zeytin ağacı da soyumu.
Sılayı rahim yapmıştım o an sanki birden!
Kafamda birdenbire tüm ölenler ve unuttuklarım dirildi yüzleriyle. Şimdi zeytin ve ben vatanımızdan koparılarak, başka toprakta yaşamaya mahkum edilip, fakat o toprak ve iklim şartlarına dayanamayıp, ancak saksıda hayatını sürdürebilen, birer bireydik. Kökümüzü çıkarmışlardı toprağımızdan ve bizi başka bir ülkeye taşımışlardı, fikrimizi dahi almadan. Hemde tabiatı bize uymayan bir ülkeye . Bizi toprağımıza hasret bırakmışlardı. Tıpkı bu Zeytin ağacının saksıda ki hali gibi hissediyordum kendimi! Zeytin ağacına sarıldım ve yapraklarını öptüm. Gözüme yaşlar dizilmiş, akacaktı nerdeyse. Annemin bir sözü geldi o an aklıma. "Aman kızım, şimdi biz yaşarken burada bir aileyiz ve kale gibiyiz çok şükür. Her sıkıntınızda gelip Annenizin ve Babanızın kalesine sığınırsınız şu gurbet elde. Bak biz yarın ölünce siz belkide çil yavrusu gibi dağılırsınız. Kardeşler olarak birbirinize düşman dahi olursunuz. Urfalıların güzel bir sözü vardır!
"Kardaş evi kış evi, Gölgesi kamış evi, Anan baban ölürse olur bir tanış evi!" Bak yazıyorum şuraya", diyip işaret parmağıyla koltuğa bir elif çizer gibi çizgi çekerek "ben ölür sen kalırsan, bu sözümü unutma", demişti! "Demek beterin beteride varmış ha", demiştim o zaman Anneme...
Evet Anneciğim haklısın.
Hakkın rahmetine kavuştun ve ben seni her gördüğüm şeyde hatırlayıp rahmetle anıyorum. Yerin yurdun cennet olsun senin. Sonunda vatan toprağına kavuşmanın huzurundasındır İnşaAllah. Darısı bu saksıda yaşayan kızına olsun biiznillah.
F.A.G.
Bazen sadece susmak gerek
Bazen sadece susmak gerek.! Dinlemiş olduğun sesi, hatırlayıp güzelliğine müptela olmak gerek!
Hayal deryasına dalıp, derinler de kaybolmak gerek!
Deryanın içinin, dünyanın içinden güzel olduğunu fark etmek gerek!
Hayatı tanımakla övünmenin yerine, tanımadığın hayatla tanışmak gerek!
Dünyada her gördüğün güzele aşık olmak değil,
aşık olduğun kişinin, dünyada en güzel varlık olduğuna inanmak gerek!
Bazen sadece susmak gerek!
Çok uzaklara bir anda varmanın mümkün olduğunu anlamak gerek!
Sevginin mesafeyle değil, gönülle alakalı olduğunu bilmek gerek!
Yaşarken hergün ölmek yerine, Sevgiliyle beraber ölmenin eftal olduğuna inanmak gerek!
Hayat sevince güzel diyebilmek gerek!
Başkasının sevgisine muhtaç olarak yaşamak değil,
kendi sevginden emin olman gerek!
Seni seviyorum demenin, cesarete bağlı olduğunu bilmek gerek!
Diyemiyorsan eğer...
O zaman susmak, susmak. ölene dek susmak gerek!
F.A.G.
Donnerstag, 20. Juli 2017
Cuma ve İmam olma şartları
Son zamanda sosyal Medyanın her türlü imkanını kullanan tanıdığım ve tanımadığım tüm Müslümanlar sağolsunlar, her Cuma Telefon mesajları ve Whats up mesajlarıyla, bunun yanısıra telefon ederek veya Facebok'dan mesaj yağmuruna tutarak ve özelden mesaj atarak Cumamı tebrik ederler!
Keşke her zaman Cuma olsa biz Müslümanlara, diye hayıflanırım her defasında!
Oysa Cuma mesajlarını, benim İslamı hayatımda uyguladığımı bilenler gönderir genelde bana.
Ama çoğu ne Cuma namazına giderler nede
diğer günler namaz kılarlar ve İslam sadece Passaportlarında yazar bu insanların!
Belki de Müslümanım dediği için Cennete gireceklerinden emindir bu arkadaşlar, bilemem.
Tanıdıklarımında başka bir bölümü, İslam konusunda mangalda kül bırakmaz klavye başında ama özel hayatınızda karşılaştığınızda, Kelimeyi şehadetten başka birşey bilemez olur ne kerametse! Hani birde kıssa bir sure biliyorsa ne âlâ!
Yani tüm İslami bilgisi Googl'dan kopyalayıp yapıştırmakmış maalesef bu insanların!
Üzülüyorum cidden böyle beyinsiz ve taklitçi Müslümanları gördükçe!
Bir defasında bir hocaya bir soru sormuştum da Hoca küçük dilini yutacaktı şaşkınlıktan!
Cevap veremeyince ne dedi bana biliyormusunuz.!
"Fatma hanım Avamın vazifesi taklit etmektir".
İslam bir Din olmadan çıkıpta Kurumlaştırılırsa, Düşünen içinde Kul olmaya gerek kalmaz!
Beynini kullanmayanlar, sadece camileri doldurmaları için, robotlaşmış birey olmaları yeterde artar bile .
Yani kul olmanın şartını bilmezken İmam bayılsa İmamın yerine geçecek insanı neye göre tayin ederler diye düşündüm bugün!
Tabbi şu cümleyi diyen erkek seslerini duyar gibiyim şu an!
"Yahu elinin hamuruyla Cuma namazında İmam Olmanın Şartlarından sana ne?"
Ama bu din sadece erkeklere inmedi ki!
Her ne kadar kadından İmam olmasa da ben erkek çocuğu yetiştiren bir anneyim.
"Babası öğretsin!"derseniz
maalesef babasının vakti olup öğretene kadar çocuklar büyür ve Cumaya bilinçsiz bir şekilde giden diğer erkekler gibi sadece vazifesini yerine getiren ama içeriğinden haberi olmayan Müslüman cemaat olurlar sonra başıma!
Ben bir Anneyim ve çocuklarımın ilk öğretmeniyim.
Ha bu arada Hocaların çoğuda erkek olmasına ve anlattıkları konulara maruz kalma ihtimali olmamalarına rağmen, yinede hayızdan tutunda lohusalığın inceliklerine kadar Medya'da kadın konularını anlatıyorlar kadınlara!
Her erkek Müslümanın bilmesi gereken, "İmam olma" şartlarına bakınca insan biraz şaşırıyor cidden.
Neden mi?
Çok ince meselelere değer vermiş İslam alimleride ondan!
Kimler İmam olabilirmiş hele bir göz atalım listeye!!!
1 - Namaz kıldıracak kimse en başta Müslüman olmalıdır.
2 - İmamın âkıl-bâliğ olması da şarttır. Delinin, sarhoşun, bülûğa ermemiş çocuğun imam olması sahih değildir.
3 - İmam erkek olmalıdır. Kadın erkeğe imam olmaz.
4 - İmamın, namaz sahih olacak kadar Kur`an`dan ezberi olması lâzımdır.
5 - İmamın özürlü olmaması da lâzımdır.
Özürlünün namazı, özürlüye has hükümler taşıyan bir namazdır.
Özürlü olmayanlar, özürlü olanlara uyamazlar.
Körün imamlığı sahihtir.
Ama ondan daha ehil kimse varsa, onun imamlığa geçirilmesi tenzihen mekruh olur.
Yukarıda saydığımız şartlar, imamlık için temel şartlardır.
Bu şartlar bulunduktan sonra imamlığa en liyakatli olan kimseler sırasıyla şunlardır: İmamın önce:
îtikadı düzgün,
fıkha vakıf,
bilhassa namaz mes`elelerini iyi bilir bir kimse olmasına dikkat edilir.
Bu mes`eleleri aynı derecede bilen birkaç kişi varsa tercih şöyle yapılır:
Önce Kur`an`ı en iyi okuyan veya Kur`an`ı en fazla ezbere bilen kimse aranır.
Bunda da müsâvi iseler,
haramdan en çok sakınan,
en müttakî olan kimse imam olur.
Bunda da eşit olan kişiler varsa, tercih sırası şöyle olur:
Yaşça en büyük olan,
ahlâkı daha güzel olan,
herkesin rağbetini kazanmış olup cemaatın sayısını çoğaltan,
daha şerefli ve asîl bir aileden gelen ve en nihayet
sesi güzel olan...
Her vasıfta eşit kimseler varsa sonunda hanımı en güzel olan İmam olur diye birşey okudum ve şaştım.
Açıklaması da şöyle:
"güzel hanımı olan harama bakmaz", diyordu!
Bunada şaştım doğrusu!!!
Bununla beraber, cemaat arasında ev sahibi veya o mahallin resmen vazifeli imamı varsa, bunların imameti öncelik kazanır.
İsterse yukarıda saydığımız vasıflara tamamen sâhip olmasınlar.,
diye ek yapmışlar ama pek inanamadım!
* Bir Camiye Diyanet tarafımdan bir Hoca tayin ediliyor ve imamın cemaatle kıyas edilmesi söz konusu dahi değil !!
Diyanet'in tayin ettiği imamlarda bu vasıflar varmı ki?
Onlar İmam mı yoksa devlet memurumu?
Bu konu tartışılır!!!
Bunu da çok defa eleştirmiştim eski yazılarımda!
* Fâsık ve bid`atçı kimselerin imam olmaları tahrîmen mekruhtur. Çünkü bunlar, dinî amellerde lâubalice davranırlar.
Böyle kimselerin arkasında kılınan namazın sevabı ve fazileti de olmaz. Sadece borçtan kurtulunmuş olur. İmam Muhammed ile İmam Mâlik`e göre bunlara esasen iktidâ câiz de değildir.
yazıyor!
* İmam olan zât, cemaatı nefret ettirecek şeylerden sakınmalıdır. Meselâ bir imamın kırâeti veya tesbihleri cemaata ağırlık verecek derecede uzatması veya kısaltması doğru değildir. Cemaatı tenfir, mekruh sayılmıştır.
Yani bu durumda Cuma sadece Cumadan Cumaya birbirininin Cumasını kutlamaksa veya Cuma namazında boy göstermekse maksad
Cumanız mubarek ola!
F.A.G.
Siz "free Palestina" diyeceğinize "free GAP Area " deyin bence!
Bizim Türkler nedense kendi kapısının önünde olanı görmez ama binlerce km ilerde ki olaylara sinir olurlar ve ayağa kalkarlar!
Hepimiz Elhamdulillah Müslümanız ve Mescidi Aksa İslam'ın en önemli Sembollerinden biri olduğunu hepimiz şeksiz ve şüphesiz kabul ediyoruz tabii ki.
"Mescidi Aksa'yı Yahudiler Müslmanlara kapatmışlar!", diye sinir olacağınıza hele dönüp kendi ülkemize bir baksanız nasıl olur acaba diyorum ?
Filistinlilerin başına gelenler, ya birgün bizim başımıza gelirse, diye hiç düşündünüz mü peki?
Türkiye'nin Güneydoğusunda Yahudilere satılan arazilerin, mülkiyet haklarının satın alanlara, yani Yahudilere geçtiğini düşünecek olursak, tarihten kendimize ders çıkararak, zamanında yahudi oyununa gelen zavallı filistinlilerin geldiği oyuna gelmeyin,düştüğü duruma düşmeyin derim.
Şanlıurfa çevresin de yüz bin hektarın üzerinde toprak satılmış yabancılara, yani satın alanların çoğuda Yahudi!
Yahudiler çıkarı için 100 lerce sene ötesi için plan yaparlar ve amaçlarına ulaşmak için sinek bekleyen kurbağa gibi sessizce ve sinsice bıkmadan usanmadan o an'ı beklerler. Sinek koca kurbağayı görmez ve yaklaştığı an da , bir hamleyle işi bitmiştir!
Çünkü kurbağa o an'ı, uzun zamandır dört gözle beklemiştir ve bedeninden reflexle çıkan uzun dilini ani bir hareketle uzatır ve havada uçan avını yakalar ve yutar.
Şimdi o kurbağa gibi pusuya yatmış yahudiler, Türkiye'de ki toprakları boşuna mı satın alıyor sizce?
Düşünsenize, orası atalarının yüzlerce sene anlattığı topraklar.
Tanrıları Yahova'nın ilk insan olan Adem ve Havva'yı yarattığı ve içine yerleştirdiği "Eden Cenneti" nin bulunduğu topraklar olarak eski ahitte geçen topraklar fırat ve dijle nehrinin arasında bulunan topraklardır!
Oraya bir gün geri sahip olup, kurtuluşa ereceklerine inanmış bir Milleti ve zihniyeti bu fikirden vaz geçirmek imkaansız olacaktır. Yahudiler için amaca ulaştıran herşey mübahtır!
Bu yahudiler kendileri için kutsal olan fırat ve dijle arasında bulunan toprakların tümünü satın alıp sahip olmadan rahat edemezler ki!
Üstelik barajlar dahi onlar için yapılmış bir kevser havuzu mahiyetinde olacaktır.
Savaşlar artık ille de silahla yapılmayacak. Su kimdeyse hayat onun elinde olacak! Hayatına son vermek istediklerinde suyunu kesecekler!
Savaşa gerek kalır mı artık?
Yahudiler Filistini nasıl zaptetti dersiniz?
Ben gençken, Gaza şeridinde Yahudilerin Filistinlileri Polis olarak yetirip sonrada Polis olarak işe alacaklarını yazmıştı Gazeteler!
Baba'ma sormuştum.
"Baba bu Yahudiler Polis olarak niye Filistinlileri yetiştirip işe alacak ki? Hani bunlar birbirine düşmandı?"
Babam rahmetli şöyle demişti!
"Ah kızım Yahudi hiç kendi elini kirletir mi?
Onlar maşa kullanır. Genelde Maşayı ezecekleri halkın bireylerinden seçerler ve pis işlerini onlara yaptırırlar!
Hem iyilik yapmış gibi gösterirler dünya'ya kendilerini hem de yetiştirdikleri filistinli polislerin görev başında kendi halkına zulüm yapmalarını gördükçe zevk alırlar!",demişti.
Eee, şimdi ülkemiz açısından son derece sakıncalı olan bu durum yani GAP bölgesinden dönüm dönüm toprak satın alarak bu bölgeye yatırım yapan Yahudiler, bunu Büyük İsrail Projesini hayata geçirmek isterlerken, bizim kalkıpta "Free Palestina" dememiz bana şu Ayet'i hatırlattı !
Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz?
Bakara Suresi:44
Yarın Mal sahipleri arazilerine gelip yerleşecek olsa, işte o bölgeye İsrailliler yerleşmiş olacaklar ve sizi kendi eski arazilerinize yeni sahibi olarak bir adım dahi bastırmayacakları gibi yanına dahi yaklaştırmayacaklar!
Sıkıntı burada !!!
Hiç düşündünüz mü?
Siz "free Palestina" diyeceğinize "free GAP Area " deyin bence!
F.A.G.








































