Donnerstag, 7. Dezember 2017

31 Aralık’ta Mekke’nin Fethi Yalanı



Bizim insanlarımızın aşağılık duygusundan dolayı misilleme yapmak için uydurdukları etkinliklere şaşıyorum doğrusu!
En çok şaştığım olay ise, kendi uydurdukları yalana, sonunda kendilerin dahi inanmış olmaları !

Yeni yılı kutlamıyorum diye direnen bilinçli Müslüman kesime, hemen bir başka kutlayacak etkinlik üretebiliyor yalancı ve aşlağılık duygulu insanlar. Yeter ki o gece, yani yılbaşı gecesi, ayrımcılık yapmadan herkes beraber kafirin Miladi Yılbaşına iştirak etsin ve kutlasın!
Kutlasın ki, kimse Miladi gecenin İslama ait olmayan bir gece olduğunu, artık dile getirmesin!
Yani asıl sebep ne olursa olsun yeter ki bir şekil suç ortağı olsun!

Bir kaç senedir bu durumu esefle yazılarım da kınıyorum ve etrafımdakileri uyarmaya çalışıyorum.
Ama nafile!!!

Mekke 31 Aralık’ta Feth edilmedi ey Müslümanlar❗️

Ne kadar Müslüman olduğunuz da zaten buradan belli!

Mekke 11 Ocak 630’da Kureyşliler tarafından fethedildi❗️❗️

Bunu 31 Aralık diye açıklayan insanların amacı nedir ve 
neden bu tarihi belirleyip, piyasaya sürerler ki?
Hiç düşündünüz mü?
Böyle yanlış yönlendirmelerin tek amacı vardır!
Sizi kendi amaçlarına alet ederek ve size İslami bir sebep uydurarak, ille de
o miladi geceyi, kutlamaya sizi sevk etmektir, asıl amaç!
Ama her sene olduğu gibi bu sene de Annelerden yorumlar gelecektir!
“Ama Fatma hanım, o gece çocuklarımız bari yılbaşı kutlamıyor!
Mekke’nin Fethini kutluyor!”
Haklısınız!!!
İslamı siz dahi ciddiye almadığınız için zaten çocuğunuz o gece toplumsal baskının kurbanı olarak herhangi birşeyi kutlama ihtiyacı duyuyor!
Ne yazık ki, Müslümanım diyen çoğu iyi niyetli insanlarımız dahi bu Tonga’ya düşerek, bu oyuna inanabiliyorlar!
Ama Müslümanım diyen ve Tonga’ya düşenler de, genelde akllarını kullanmakla mükellef olduklarını unutuyorlar  !

Bakın Allah ne diyor:

“Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir. Ve pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine koyar.
Yunus Suresi:100

F.A.G.



Ey Müslüman, oyuna gelme!



“Salak cesareti” diye bir tabir vardır!
Balıklamasına her şeye atlayan insanlar için kullanılır!
Korkusuzca, fazla düşünmeden, iki kişi 
kavga ederken girerler bu tipler araya!
Başarılı olurlarsa kahraman olurlar!
Başarısız olupta ölürlerse, geriye kalanlar
“Ne şehittir, ne gazi pisi pisine gitti Niyazi ”, derler bu insanlara.

Yani Trump amcayı niye getirdiler başa?,  diye sorarsanız, işte tam da bu konuya örnek olacak bir isimdir derim!
Politika böyle işliyor arkadaşlar!

Zamanında İsrail’i kurmak için de Hitleri getirmişlerdi başa!
Aşağılık duygusu tavan yapmış, işsiz güçsüz bir ressamı, resim çizmezi için getirmedilerdi herhalde başa!
Annesi Yahudi asıllı olmasına rağmen, milyonlarca yahudiyi yaktı ve yok etti Adam!
Ama onun eyleminden sonra, İsrail devleti kurulmuş oldu!

Şimdi ise Alman asıllı Trump geldi ABD’nin başına!
Hemen İsrail’in Baş şehrinin Kudüs olduğunu belirledi Adam!
Bu bir tesadüf mü sizce?
Yoksa “Kasten öldürme durumun da geriye kalan soydaşlara verilen tazminat ve kan parası” 
yerine geçen, İsrail’le yapılmış bir tazminat anlaşması mı?

Yahudiler büyük “Ortadoğu projesinin” son bölümünü uygulamaya çoktan geçtiler!

Hani. 2012 de kıyamet kopacak diye propaganda yapmışlardı mediada hatırlarsanız!
Bir yandan bu kehanet doğruydu!
O günden sonra kıyamet Yahudi olmayanların başına kopacaktı çünkü!
Bu kehanetin asıl sebebi ise, Masonların “ yeni dünya düzenine”  o sene geçmiş olmalarıydı!
Masonlar planlarını bir kaç seneliğine yapmıyorlar uzun vadeli ve sinsice hareket ediyorlar!

Mesela Mescidi Aksa’yı dahi bize Mescid Aksa diye yutturmuşlar!
Oysa o altın kubbeli Cami görüntülü yer “Mescidi Sahra” dır!
Asıl “Mescidi Aksa” gösterişsiz bir camidir!

Bizim saf Müslümanlar da boy boy Mescidi aksa diye, Mescidi Sahra’yı paylaşıyorlar, sosyal media sayfaların da maalesef!
Yahudiler işte bu duruma gülüyor ve bu gün kü Müslümanın bilinçsizliği ile alay ediyorlar!

Mescid-i Aksa yazdığınız da  internette, Kubbetü's Sahra Camii çıkar  ve bu  durum, yahudileştirme politikasının en büyük amacıdır!
İşgalci İsrail devletinin planı, Mescid-i Aksa Camiini müslümanların tepkisini çekmeden yıkarak yerine Süleyman Tapınağını tekrar inşa etmekdir! 

İstediğiniz kadar siz yollara dökülün Müslüman olarak!
Daha Mescidi Aksayı, Mescidi Sahra’dan ayırt edemiyorsunuz!
İlk Kıblesi’ni  bile tanıyamayana ve 
neyi müdafa ettiğini bilmeyen Müslümanlara
Allah felah verir mi hiç?

Perez haksız mı ???
Gazeteciler Şimon Perez’e 1986 yılında “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor” diye hatırlattıklarında?
Perez şu cevabı veriyor: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin!, düşünürüz.” 

F.A.G.


Müslümanların ilk kıblesi olan 
Mescid-i Aksa Camii burası!

Freitag, 29. September 2017

Dua şekli

Son zamanlar da hiç dikkatinizi çektimi bilmem, ama dua etme resimleri dahi değişti!

Birileri DİNimizi illa ki bozmak istiyorlar!!!

İslami sayfalar dahi hiç dikkat etmiyor bu paylaşımlara!

Okuma alışkanlığı olmayan Milletimi böyle resimlerle manipule edip Algılarımızla oynuyor bazı kriptolar!


Arkadaşlar Biz Müslümanız Elhamdulillah!

Dua etme şeklimiz de belli!

"Amaaan Fatma Afife hanım sizde herşeye bir bahane buluyorsunuz!", diyenleri duyar gibiyim!

Olsun ben diyeyim de, siz yine de bildiğiniz gibi dua edin!.

Belki hiç ummadığım biri de "Allah razı olsun", der!

Demese de Allah için uyaranlardan olmak ne güzel!???


F.A.G.


Samstag, 23. September 2017

Kardeş olmak

Kardeşlik aynı anneden 
doğmaklamı olur?
Yoksa aynı babanın 
çocuklarındamı 
bulunur?

Aynı leğende yıkanırken 
suyundanmı bulaşır?
Yoksa yemek kaşığından 
yerkenmi 
yapışır?

Yere düşünce kardeşine 
acıyıncamı?
Yoksa ona sarılıp için 
yanarak
ağlayıncamı?

Ekmeğini yarısını bölüp 
verincemi?
Üstü açık kalıp 
hastalanıpta
öksürüncemi?

Yerlerde bitap düşüp 
sürününcemi?
Küstükten sonra 
bir ömür terk 
edincemi?

F.A.G.
1.7.2014


Bazen Sevginde...

Bazen en sevdiğinde tükenir
birden gönlünde ve ğözünde.
Güvenin sarsılır kalbinin en 
derininde, ona karşı bir kere.
Şaşarsın kalırsın ansızın ruhunla 
bedeninle ve kendinle.
"Allah'ım  kalbimde senden
başkasını bırakma"dediğinle.

F.A.G.

BM,30.6.2014

Sahip Olmadan Sev

Sev yeter ki sen sev
Seni sevmeyinide sev
Yakınında olsada sev
Uzaktakta olanıda sev 
Seni sevmiyenide sev
Sevgiliden ötürü  sev
"Seni seviyorum"deyip
Sevginin  sahibini sev
Seveceksen sevgiliyi sen
Hiç sahiplenmeden  sev
Herşeyin bir seveni var
Yaradanı unutmadan sev

F.A.G.
BM,3.4.2014


Mittwoch, 20. September 2017

Yaşlanmak

İnsan yaşından dolayı değil
yaşadıklarından dolayı yaşlanıyor!

BM, 1.8.2013
F.A.G.

Zaman

Zaman zaman içinde
Zamansız kaldı zaman
Zamanı bulduğun zaman
Zaman geçmiştir bir an

Zamanı zamanda kullan
Zamanın kalmaz her an
Zamanın zamanıda var
Azrail gelir işte ozaman

Alır zamanın zamanını
Ölür Zamanda o an
Zamanda zaman heran
Zamansız tek Yaradan

BM,19.2.2014

F.A.G.

İsim-Cisim


İsimde mi sır,
cisimde mi?
İsmim kalsın
benden geriye.
Sır Aynada var,
bakana ayar?

Suratta mı nur,
vuslatta mı?
Resmim kalsın
beni sevenlere.
kanımda Selam,
uzağa Selam!

F.A.G.




Dienstag, 19. September 2017

Doğru-Eğri

Doğru söylenmese,
köz olur insanın içinde, 
zamanla.
Eğri kalırsa gönlümde,
göz göz olur sen gel,
zam(anla)!

F.A.G.


Anlama

Anlamakta ki Anlam
Anlama'da mı Anlamlı dır?
An'lamada mı Anlam'lanır?

 F.A.G.

Aklet

Kaderde ne yazıldıysa 
yazanı Odur elbet!
Ezelden ebede olan 
hükmüne sabret!

İnsan oluşun tesadüf 
değil, yaradanı zikret!
Neden, niçin yaratıldın 
düşün ve fikret!

Seni yaratan, yaratıp 
başı boşmu bıraktı?
Sen bunu araştırda 
bulunca aklet!

BM: 24.4.2014
F.A.G.


Zamanla-Unutulurmuş

Zamanla herşey unutulur dediler 
büyüklerim
Unutmak eldemi yoksa dildemi
bilemedim

Ne unuttum nede unutmayı
denedim
Ne ruhum nede kalbim unuttu
benim

Unutmak istemeklemi olur onu
öğrenemedim
Hiç birşeyi unutamadım bilmeni
istedim

Sensiz yaşam ölümden farksız 
seni beklerim
Seni unuttuğum an ölüm anım 
olsun dilerim

BM: 1.7.2014
F.A.G.


Gönül Kapım

Araladım gönül kapımı 
boğuldum
Giren ışıktan olsa ben
yoruldum

Bir baktım ki yaralarla  
doluydum
Ders olsun, yaralanan
ben oldum

Kilitledim Kapıyı acıyla
yoğruldum
Yaralarımı iyileştirmeye
koyuldum

F.A.G.

Gören

Bakan gözün önemi yok,
kalpdir gören!
Kalp körse, göz baksada,
bire bir gören!

Ayna'na bakandır, asıl
kendini gören!
Güzellikler bil sendedir,
gönülle gören!

Gözle bakana tren çarptı, 
İnekti böğren!
Bakan göz marifetsizdir,
gerçeği öğren!

F.A.G.

Montag, 18. September 2017

Eski Fotoğraf

Bir şey ararken, ummadığın anda eski bir Fotoğraf eline 

geçince, insan nasıl bir anda 

zamanı ve mekanı değiştirebiliyor!

Nasıl bir anda duygu seli yaşıyabiliyor ve bulunduğu 

mekandan soyutlanabiliyor?

Allah nasıl yaratmış bu beyni.?

Unuttuğumuz zannettiğimiz sesleri, olayları, yüzleri ve o 

anki hissiyatı dahi seneler 

sonra, birden tüm canlılığı ile 

hatırlıyor insan!

Tüm veriler,  o resimle beynin monitörüne düşüyor o an!

İşte insan o an dayanamıyor ve gözlerinden, 

kendiliğinden yaşların süzülmesine dahi engel olamıyor.

Meğersem ne kadar sevmişiz o fotoğrafta ki insanları.

Ne kadar özlemişiz, seslerini, yüzlerini, kokularını, gülüşlerini.

Allah mekanlarını Cennet etsin demekten başka 

ne yapabilirim şu an ben!


BM,17.09.2017

F.A.G.


Ya Hayy c.c.

 Ya Hayy c.c.

Hayatım Senin elinde!
Beni huzuruna geldiğim de,
nasıl görmek istersen, 
o şekil hayatımda hareket ettir.
İstediğim Senin rızan!
İstikametim Sensin!
Varmak istediğim Sensin!
İçimi bilen tek Sensin!

F.A.G.


Gerçek Sevgi

Hiçbir gerçek, mutlak sevgiyi 
tarif edemez ve yazamaz!
Gerçek sadece bizim algıladığımız 
ve bildiğimiz kadar vardır!
Gerçeğimizin hakikatini sadece Allah hakkıyla bilir!

F.A.G.

Dürüst

Ne geldiyse başıma hep 
dürüstlüğümden geldi!

Ben dürüst kaldıkça hep
başım göl ayağım seldi!

F.A.G


Nefsi-Ayn

Euzubillahimineşşeytanirracim'in 
Ayn'ında gizle beni nefsimden,
ya Rabbim!

F.A.G.
BM,17.04.2016


Sonntag, 17. September 2017

GDO'su bozuk Erkekler türedi

Eskiden Türk deyince, Türk"ü hiç görmemesine rağmen,  Avrupa da herkes saklanacak delik ararmış. 

Şimdi böyle Türk erkeklerini Türk Mediasında gördükçe, ben Türklüğümden utanıyorum.

Bir ülkenin kadınını bozabilirsin ama ülkenin mayasını bozmak istersen erkeğini boz yeter!

O maya tutmaz artık!

GDO lu tohumlar sadece bitkilerde değil, insanlarda da kendini belli eder oldu!

Şu resimde ki adamlara bakınca anlı şanlı Türk tarihimizn, saray soytarısı gibi olmuş erkeklerine acıyorum!


F.A.G.


Samstag, 9. September 2017

Bir çiçek sevdim

Çiçeklerin dilinden anlamalı insan.
Kimbilir birbirlerine ne kadar güzel şeyler söylüyorlar ki böyle güzelleşiyorlar günden güne.
Kimbilir onların dünyasın da koku üretmenin ve etrafa yaymanın önemini?
Kimbilir renkten renge girmek ne anlatır anlayanlara?
Hele rüzgarda bu şekil sallanırken neler hissedip birbirine neler söylediklerini .?
Yağmur yağınca kapanmaları, güneş doğunca açılmaları, kimin hikmeti, kime olan şükür secdeleri!
Seviyorum çiçekleri ve çiçekleri koparmadan sevenleri ve en çokta 
❤ SENİ ❤


F.A.G.


Su ve Pınar

Allah su arayana su buldurur
Pınarı arayana Pınarı buldurur
Sen bardakta ki suya kanma
Suyun menbağını ara ve bul ❗️

F.A.G.



Hayatımda ki 0 lar

Hayatımda 

0 hanesine bağlı hiçler vardır benim. 

Kimini sağıma, kimini soluma yazarım. 

Kimi değerime değer katarken, 

kimine ben değer katarım. 

Onlar olmasa dahi hayatımda, 

ben tek başıma 

3 katmanım


F.A.G.








Mittwoch, 6. September 2017

Hoşşikci

Rahmetli Babam'ı anmadığım gün yok galiba. 
Her sözü altın değerindeymiş meğer.
Birilerine yağ yakarak, veya sırtını dayıyarak veya gölgesine sığınarak, bir yerlere gelmek isteyen veya gelen ama kendini başkasının sayesinde, öne çıkaran, kişileri görünce onları 
ciddiye almaz hatta görmemezlikten gelirdi.
Bazende karşı kaldırıma geçerdi selamını almamak için!
Sonrada benim kendine acaip acaip baktığımı görünce, şöyle açıklardı durumu!

"Bu Herifte, onun bunun Gerisine yapışmış Kene gibi Hoşşikcinin tekidir !"
Hoşşikci Urfa'da Beleşci veya Yalaka demekmiş!
İyiki bir Urfalı Babanın kızı olarak dünyaya gelmişim!
Ama etrafımda ki Hoşşikcileri hala ayırt etmekte zorluk çekiyorum ben Babam!

F.A.G.


Şerefsiz Efendiler

ilk Avustralyaya sürgün edilen, Avrupanın azılı mahkumlarıydı. 
Sene 1788 de İngiltere kendi ülkesinde başa çıkamadığı, bin tane azılı kadın ve erkek Kriminelleri, 11 gemiye doldurarak yeni keşfedilen Avustralya'ya geri dönmemek üzere, sürgün gönderdi.
Bizden uzak olsunda, orada başlarının çaresine baksınlar dercesine.
Onlarda yanlarına kendilerde olmayanı alamadılar, olanla gittiler!
Zavallı yerli halk olan Aborijiniler, hiç beyaz insan görmemişlerdi hayatlarında!
Gördüklerine göreceklerinede pişman olacaklarını ne bilsin garipler!
Bu şerefsiz Mahkumların yanlarında birşey olmamasına rağmen, ilk çiçek hastalığını beraberlerinde götürdüler o zavallı insanlara. O kadar çok aborijini öldü ki bu çiçek hastalığı salgınından.
Yani ilk ülkeye girişleriyle dahi, uğursuzluk getirdiler Avusturalya'ya ve Yerlilerine!
Aborijiniler o kadar sevecen ve misavirperver insanlar olmasına rağmen, o pasaklı ve hayasız katil İngilizler, zevk için o insanları işkence ederek öldürdüler. İngilizler orada hapishanede yaşamadılar, hür bırakıldılar. Kaçabiliyorsa kaçsın bakalım Ada'dan! Adanın kendisi İngiltereye binlerce km. uzaklıkta zaten.
Mahkümlar bir arada kalıp, şu an Sydneyin bulunduğu yerde, yerleştiler. Zamanımıza gelene kadar Aborijinilerin soyunu kuruttular ve Nesilleri tükendi sayılır.
Geriye kalanlar ise Beyaz Adamların getirdiği Alkole alıştı ve şu an çoğu Alkolik oldu.

Ama komik olan ne biliyormusunuz?
İngiliz kendi ülkesinin dahi baş edemediği ve istemediği, eski eşkiyalarını, bir kıtaya bela olarak gönderdi sanki ve şimdi o Şerefsizler Avusturalya'ya medeniyet getiren Efendiler oldular!
Hangi Medeniyeti götürdüler acaba?
Kendilerde olmayanı mı???

 F.A.G.

Dienstag, 5. September 2017

Hata yapacaksan kimsenin yapmadığı hatayı yap


Benim rahmetli Babam şöyle derdi!

Kızım insan hata yapmadan önce başkasıda bu hatayı yapmışmı deyip etrafına bakmalı ve sonuçları ne olmuş onu görmeli ve kendine ders çıkarmalı!

Eğer hata yapacaksan kimsenin yapmadığı hatayı yap ki adı hata olsun!".

Allah senden razı olsun güzel Babam❤

Tam hata yapacakken hep aklıma geldi bu dediğin ve etrafıma bunca sene baktım çoğu hataları başkaları yapmıştı bile, bana yapacak pek hata bırakmamışlardı İnsanlar Babam!

Ben de yaptığım hata kimsede olmaması için, beni Prenses ilan eden Sultanlığın Prensesliğini kabul ettim.

Ama bunu da Sen göremedin❣️

"Şimdi bu hata mı?", dersen

"Bilmiyorum ki, benden önce hiç bir Türk Müslüman kadın Dünya'da Prenses ilan edilmemiş!

Sonucunu sana en geç yanına gelince söyleyebilirim ancak!".


F.A.G.



Dienstag, 29. August 2017

Hayat önce hayat'ta yaşanır

İçerden dışarı bakmak kolay
evinde Pencere varsa!
Evinin her cephesinde penceresi olan da var,
sadece bir bahçeye bakan bir pencereden ibaret evlerde var!
Dışarda ki hayatın pencerrnizin nereye baktığı ile alakalı oluşu hayatınızı etkiler!
Bakınca gördüğün şey, güya dışarda ki hayat.
Hayat ise sadece bahçeden ibaret!
Bahçenin önemi bu durum da daha da büyür!
Taş bahçemi? 
Çiçek bahçesi mi?
Park gibi çimenle bezenmiş bir bahçe mi yoksa? 
Taş bahçe içinde kutulara ekilmiş çiçekle mi dolu bir bahçe!
Etrafı açık mı pencereden bakınca?
Yol görünür mü bahçeden?
Yoksa çitlerle mi çevrilmiş?
Bazen de yüksek duvarlarla çevrili bahçeler vardır ki kimse yoldan geçerken içeri bakmasın diye.
Koruma amaçlı yapılmıştır aslında ama içerden bakınca insan o bahçe hayatına birden sınır çekildiğini fark eder. Dışarda ki hayatın akışından sadece ses duyabilir ama görüntü yoktur. 
İsole edilip hapis hayatı yaşıyormuş gibi bir his belirir pencereden bakanda!
Dışarı dediğin bahçenin ve pencereli odanın  farkı ise, bahçenin pencerelerinin olmayışı bunun yerine üstü açık oluşudur ama herşeye rağmen etrafı duvarla çevrili bir bahçe ise, siz ablukaya alınmışlığı yaşarsınız o ortamda!!
İşte Hayat tam da bu!
Tıpkı hayatımızda ki bağı anlatır bu bahçeler ve duvarlar. 
Tabii ki bakıp gördüğümüzü ve sınırlar ve imkaanlar içinde göremediklerimizi de temsil eder bu benzetiş!
Bu konuda Urfalıları ve Urfa kültürümüzü çok severim.
Urfada mesela bahçeli evlerin bahçesine hayat derler!
Hayat çünkü hayat'ta geçer ve bir hayata girebilmek için önce  kapı çalınır!
Ev sahibi karar verir sizi Hayatına alıp almıyacağına!
Ben bu konuda tam bir Urfalıyım işte!

F.A.G.


Telif Hakları !



İnsanlar etiket, ünvan, şöhret, makam, mevki sahibi olabiliyor ama karakter sahibi olmak başka birşey!

Bu medya ortamında Müslümanım diyenlerin, 

dahi utanmadan, başkasının yazısını alıp kendi yazısıymış gibi paylaşmasını kınıyorum!

Yazanın ismini vermeden, hatta "Alıntı" ibaresi dahi koymadan paylaşması, aslında hırsızlıktır!

Benim kızdığım şey ise, benim hayatımda yaşadığım olayı genelde dile getirirken, rahmetli Annem veya Babam demememe rağmen, yazımı çalan Müslümanların, aynı zamanda benim hatıralarımıda çalmış olduklarını hiç düşündüler mi?

"Hırsıza beyler dahi borçlu",

diye bir söz var Türkçemizde!

Hırsızlık bir Müslümana yakışmaz!

İslamda "kul hakkı" olduğunu bile bile çalan insana ne denir ki şu ayeti hatırlatmaktan başka?

“Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onun mükâfatını görecek, Ve her kim de zerre kadar kötülük yapmışsa, onun cezasını görecektir.”(Zilzal, 99/7-8).

Benim için hırsızlık "Karaktersizliğin" isbatıdır!

İllede fakirlikten olmuyor insanlar hırsız!

Nice Rütbeli, Makam, Mevki sahibi Hırsızlar var devrimizde!

Arkadaşlar hırsızlığın küçüğü büyüğü olmaz, kul hakkının büyüğü küçüğü olmadığı gibi!

Eğer Arkadaş listemde bu tür insanlar varsa, lütfen  kendiliklerinden efendi, efendi veya hanım, hanım Arkadaş listemden çıkmalarını tavsiye ederim!

Haaa, şunuda söylemiş olayım! 

Şimdiye kadar fark ettiklerimi ihtar etmiştim bu güne kadar!

Bu günden sonra

her türlü yazılarımı ve yazdığım şiirlerimi çalıp çektiğim fotoğraflarımı, kendininmiş gibi paylaşanları fark ettiğimde tazminat davası açacağımı ve tazminatı da hayır kuruluşlarına bağışlayacağımı bildiririm!

Şerri hayra kullanmış olayım bari !


F.A.G.



Sonntag, 13. August 2017

Sevmek Allah'ın bir Lutfudur

Sevmek herkese nasip olmuyor!
Nasip olan da kıymetini bilmiyor.
Kendiliğinden yeşeren tohumu dahi görmeyenler.
Veya buda neymiş diye çekip taze filizi atanlar var.
Hiç su vermemesine rağmen O çorak bir gönülde bir tohumun yeşermesine şaşması gerekirken.
"O tohumu oraya kim koymuş ki?", sorusu daha derinlemesine düşünmesini gerektirirken!
Sevgi, Allah'ın bir lutfu.
Kıymetini bilene dünyada dahi Cenneti yaşatır.
Cehennem insanın içinde başlar önce.
Hiç bir Cehennem sevgisiz bir yürek kadar soğuk olamaz!!

F.A.G.



Kurtmu yoksa Çoban mı daha hain!


"Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar",

diye diye çocukları büyüttüler. 

Kurt en azından yediği kadar  koyunu kapardı!

Ama hiç demediler ki

"Çoban sizi birgün para karşılığı, satacak!"

Çünkü o "Çoban" olmayı baştan kabul etmiş ve iş verenine sadık kalması gerek! 

O işverenin güvenini asla sarsmaz!

Sizi gütmek için para aldığını bilseydiniz sizi sevdiğine zaten inanmazdınız!

Sizi çok iyi otlatması ve size çok iyi bakması gerek!

Ne kadar semiz ve huzurlu ve mutlu olursanız, o kadar az itiraz eder o kadar çok para edersiniz!

Anneleriniz Babalarınız satıldıktan sonra, gelip anlatabilseydi başına gelenleri keşke..

Hepsi meeeee meeee yerine

"Kaçan kurtulur çobandan!", derlerdi sizlere!

Ama giden geri gelmiyor be kuzucuğum!


F.A.G.



Donnerstag, 10. August 2017

Rab'ca nedir?



"Rab'ca bilen aranıyor!" 

diye okudum demin arkadaşımın sayfasında!

"Bize ne Hamdi bey dedim!

Madem Rabca var, Rab olanlar kendi aralarında konuşup dursunlar işte!"

Bazı insanlar tek gözle gören insana benzer!

Neden mi?

Tek bir Din tanır!

Tek bir Dil bildiği için, o tek dilde okur herşeyi!

Din başka bir  Dil de inmiş olsada. 

Kendi dilin de çevirisini okuduğu için, herşeyi o okuduğu kendi dilinde  mana verir!  

Yada başka dilden çeviriyse, sadece çevirenin tercümesiyle bilir!

Yani Tercüman bir kelimeyi, ancak bir kelime karşılığı ile tercüme etmiştir ve o konuda uygun kelimeyi de kendi dağarcığında bulunan kelime karşılığından seçip kullanmıştır!!

Rabca diye bir şeyi senelerce önce çok tanınmış bir Türk yazar ve TV proğramcısı Duisburg İslami kitap Fuarın'da,  bana saatlerce anlattığında kendimi zor tutmuş ve sadece gülümsemiştim!

Çok bilmesine rağmen adam sadece Türkçeden yola çıkarak herşeyi değerlendiriyordu!

Cehaletine güldüm doğrusu!

"Rabca" nedir peki", dediğimde, " Rabbin Kuran'da kastetmiş olduğu kelimelerin, asıl manası demişti!"

Ya Rabbim,

bu nasıl bir anlayıştır diyerek tepkimi Rab kelimesi ile belli etmiştim, dalga geçercesine!

Bence piyasaya "Rabca" diye sürülen bu akım, yeni bir siyonist oyunuydu!


"Rabi i" kelimesinin ibranice manası Alim demektir.

"Rabbi  רַבִּי" ise 

Üstadım demektir!

ilk defa M.s. 70 senesinde ünvan olarak Kitabı Mukaddesin "Tanach" bölümünde kullanılımıştır!

Kelime kökeni İbranice de Özne olan Raw (רַב) 'dan gelmektedir!

"Rabi" ise kelimenin "i halidir "

Bizim Türkçe' de kullandığımız 'mürebbiye' kelimesi de aynı kökenden gelir.

Yani herşeyi bilip, çocukları terbiye eden hanım demektir.

Arapca'da ev hanımına "Rabbetül-beyt" yani "Evin Efendisi", denir!

Her dinin kendine özel Terimleri vardır. O Din de o kelime belirli şeyi kasteder!

İlk defa hangi dinde nasıl kullanılmıştır ve o kelimenin neyi kastettiği önemlidir!

Tek Din ile tek dilde ilgilenen şahıslar, tek istikamete giden çıkmaz sokaklara benzer!

Bilmezler ki Sezarın dediği gibi: Her yol Roma'ya Çıkar''  Roma şehrinde ki tüm yollar Şehir merkezine çıkacak şekilde yapılmıştır.

Yani tüm dini oyunlar siyonist merkezlidir ve araştıracak olursan seni her yönden siyonist merkeze çıkarır!


F.A.G.





Dienstag, 1. August 2017

Bazı insanlar matruşka

Bazı İnsanlar Matruşka gibi karşınıza Tek suratla çıkarlar!
Çok iyi arkadaş olurlar. 
Size o kadar iyi davranırlar ki, hem Anneniz hem ablanız olurlar. 
Kuluçkaya yatan tavuk misali sizi herkese ve herşeye karşı korumaya alırlar!
Bazen çevresinde ki insanların yüz hareketleri çeker dikkatinizi!
Sonra işin aslını anlamaya başlarsınız yavaş yavaş!
Etraftan taraftan ihtar almaya 
başlarsınız ve günün birinde 
ihtarlar gendini isbatlarlar!
Bu anaç insanların asıl yüzünü fark edersiniz !
Artık temkinli ve şüpheci davranırsınız onlara karşı.
İstediklerini sizden alamadıklarını ve alamıyacaklarını kendileride anladıkları andan itibaren anında başka bir kişiliğe bürünürler!
Namlunun ucunda artık siz varsınızdır!
Tıpkı bir Matruşka gibi içlerinden başka bir insan çıkar karşınıza!
Ama maalesef eskiye nazaran  küçülmüştür artık! 
Şahsiyetinden, varlığından ve değerinden kaybetmiştir !
Ne yazık ki eski haline istese de geri dönemez. 
Ama dahada küçülme imkaanı vardır!
Allah matruşka gibi insanların şerrinden korusun bizleri İnşaAllah!

F.A.G.


Montag, 31. Juli 2017

Din dahi ahlakını düzeltmiyorsa bir insanın o kişiyi ancak teneşir paklar

"Gözümden gönlümden düşen düşene", diyor ya hani şarkıda, işte benim şu an çok takdir ettiğim ve uzun zamandır paylaşımlarını takip ettiğim ve iyi bir Müslümandır diyee elimi ateşe basacağım bir arkadaş bir düşüşle düştü ki gözümden, hemde tepe takla!
İki gün önce bir paylaşım yapmıştı ve bende çok beğenmiştim!
Hatta paylaşmak için müsade istemiştim.
Paylaşımın altı zaten iltifat dolmuştu ve beyefendi de bu iltifatların tadını çıkararak yorum yapmıştı.
Şimdi öğrendim ki, yazı başka bir Müslümana aitmiş ve asıl yazar yorum yapıp sitem etmesine rağmen, Adam hala pişkin pişkin cevaplar yazıyor!
İnsan altına yazarın ismini vermiyorsa da, "alıntı" diye bir not düşer!
Ama emeğe saygıyı bir Müslüman dahi umursamıyorsa, artık bu İslam içten içe küflenmiştir ve dışa yansıyan sadece görüntüden İbarettir!
Benim böyle arkadaşlara ihtiyacım yok!!!
Sahte şak şakçı Mülümanlarla hele hiç işim olmaz. 
En sinir olduğum olaylardan biridir bu yazı, ve paylaşım hırsızlığı!
Bu güzel sandığım Müslümanı derhal listemden çıkardım ve böyle bir davranışı kimde görsem hiç düşünmeden arkadaşlığımdan çıkarırım zaten!
Bunun adı Hırsızlık!
Affedilecek bir yanı yok!!
Ama Müslümana güvenimin sarsılması telafi edilemez 

F.A.G.


Sonntag, 23. Juli 2017

Her sabah uyandığında

İnsanların her sabah uyandığında aynaya bakabilecek bir yüzü olmalı.

Hata yapmak insana mahsus olduğu gibi hatasız da kul olmaz zaten.

Her yeni sabaha uyanışı,

her yaptığın hatayı tekrar etmemen için, sana yeniden verilmiş bir fırsat olarak gör.

Hamd et tekrar dünyaya gözlerini açabildiğine!

Şükret yeni bir gün daha görüp, tövbe etmene fırsat verildiğine!

Bismillah de ve yapamadığın tüm iyilikleri yapmaya niyet et ve yaptığın hataları tekrarlamamaya gayret göster!

Kimbilir bu gördüğün son günündür belki de!


F.A.G. 



Hayatta herşeyi unut ama...

Herşeyi unut ama ölümü asla unutma. Bu dünyada yaptığımız herşeyin hesabını  soran biri vardır mutlaka. Bu güzel dantel gibi çiçeği, ince ince dokuyup içine eşsiz güzellikte koku yerleştiren kim ki? Elimle çiçeğe dokunduğumda, üzerinden Böceklerin rızkı olan pollenler, ince yağan yağmur gibi dökülürken, burnuma yayılan güzel kokusunu nasıl algılıyorum sence. Binlerce minicik, yanyana sıralanmış ve kocaman bir bembeyaz çiçek oluşturmuş ve bakan gözüme dantel gibi hitap ederken, bu güzelliği kim yaratmış diye sormaz mı insan kendine? Bunu yaratan Kimse, işte ben ona İnanıyorum tüm kalbimle. İsmini merak edeceğimizi biliyor kendisi ve şöyle tanıtıyor kendini!

Gul hu vallahu ehad!  O Allah  birdir, büyüklük onda nihayet bulmuştur, daim ve bakidir, her şeyden  müstağni ve her dileğin merci’dir. Doğmamış, doğurmamıştır. Hiç bir eşi  ve benzeri yoktur." Evet ne güzel tanıtmış Rabbim kendini. Herşey onda nihayet bulur. Sana geri döndüreceksin beni ve bende çaresiz döneceğim mutlaka. Seni çok merak ediyorum şimdiden. Bu güzelliği yaratanın güzelliğine sığınıyorum tüm çirkinliklerimle. Güzelliğinin hatrına tüm çirkinliklerimi affet ya Rabbim.

Amin

F.A.G

 




Samstag, 22. Juli 2017

Toprağına alışamadım, Toprağıma kavuşamadım

Almanyanın Köln şehrinde, arka bahçe nin birinde, harpten kalma bir evi bu şekil yeşil kapı ve pencereyle canlandırmışlar. Almanya bitki örtüsüne ait olmayan bir zeytin ağacını evin önüne saksıyla koymuşlar. Zeytin ağacını görünce birden beynimde küçüklük hatıralarım uyandı. Vatanıma ait hikayeler canlandı. Zeytin Türkiyenin batısında ve güneydoğusunda, her tatile gittiğimizde, gördüğüm ve çok sevdiğim bir ağaçtı ve Vatanıma atti. Bu gurbet elde rastlayınca sanki çok eski arkadaşımı görmüş kadar sevindim. Yeşil renk aile bağını hatırlatmıştı bana,zeytin ağacı da soyumu.

Sılayı rahim yapmıştım o an sanki birden!

Kafamda birdenbire tüm ölenler ve unuttuklarım dirildi yüzleriyle. Şimdi zeytin ve ben vatanımızdan koparılarak, başka toprakta yaşamaya mahkum edilip, fakat o toprak ve iklim şartlarına dayanamayıp, ancak saksıda hayatını sürdürebilen, birer bireydik. Kökümüzü çıkarmışlardı toprağımızdan ve bizi başka bir ülkeye taşımışlardı, fikrimizi dahi almadan. Hemde tabiatı bize uymayan bir ülkeye . Bizi toprağımıza hasret bırakmışlardı. Tıpkı bu Zeytin ağacının saksıda ki hali gibi hissediyordum kendimi! Zeytin ağacına sarıldım ve yapraklarını öptüm. Gözüme yaşlar dizilmiş, akacaktı nerdeyse. Annemin bir sözü geldi o an aklıma. "Aman kızım, şimdi biz yaşarken  burada bir aileyiz ve kale gibiyiz çok şükür. Her sıkıntınızda gelip Annenizin ve Babanızın kalesine sığınırsınız şu gurbet elde. Bak biz yarın ölünce siz belkide çil yavrusu gibi dağılırsınız. Kardeşler olarak birbirinize düşman dahi olursunuz. Urfalıların güzel bir sözü vardır!

"Kardaş evi kış evi, Gölgesi kamış evi, Anan baban ölürse olur bir tanış evi!" Bak yazıyorum şuraya", diyip işaret parmağıyla koltuğa bir elif çizer gibi çizgi çekerek "ben ölür sen kalırsan, bu sözümü unutma", demişti! "Demek beterin beteride varmış ha", demiştim o zaman Anneme...

Evet Anneciğim haklısın.

Hakkın rahmetine kavuştun ve ben seni her gördüğüm şeyde hatırlayıp rahmetle anıyorum. Yerin yurdun cennet olsun senin. Sonunda vatan toprağına kavuşmanın huzurundasındır İnşaAllah. Darısı bu saksıda yaşayan kızına olsun biiznillah.

 F.A.G.                                                


Bazen sadece susmak gerek

Bazen sadece susmak gerek.! Dinlemiş olduğun sesi, hatırlayıp güzelliğine müptela olmak gerek!

Hayal deryasına dalıp, derinler de kaybolmak gerek!

Deryanın içinin, dünyanın içinden güzel olduğunu fark etmek gerek!

Hayatı tanımakla övünmenin yerine, tanımadığın hayatla tanışmak gerek!

Dünyada her gördüğün güzele aşık olmak değil, 

aşık olduğun kişinin, dünyada en güzel varlık olduğuna inanmak gerek!

Bazen sadece susmak gerek!

Çok uzaklara bir anda varmanın mümkün olduğunu anlamak gerek!

Sevginin mesafeyle değil, gönülle alakalı olduğunu bilmek gerek!

Yaşarken hergün ölmek yerine, Sevgiliyle beraber ölmenin eftal olduğuna inanmak gerek!

Hayat sevince güzel diyebilmek gerek!

Başkasının sevgisine muhtaç olarak yaşamak değil,

kendi sevginden emin olman gerek!

Seni seviyorum demenin, cesarete bağlı olduğunu bilmek gerek!

Diyemiyorsan eğer...

O zaman susmak, susmak. ölene dek susmak gerek!


F.A.G.


Donnerstag, 20. Juli 2017

Cuma ve İmam olma şartları



Son zamanda sosyal Medyanın her türlü imkanını kullanan tanıdığım ve tanımadığım tüm Müslümanlar sağolsunlar, her Cuma Telefon mesajları ve Whats up mesajlarıyla, bunun yanısıra telefon ederek veya Facebok'dan mesaj yağmuruna tutarak ve özelden mesaj atarak Cumamı tebrik ederler!


Keşke her zaman Cuma olsa biz Müslümanlara, diye hayıflanırım  her defasında!

Oysa Cuma mesajlarını, benim İslamı hayatımda uyguladığımı bilenler gönderir genelde bana. 

Ama çoğu ne Cuma namazına giderler nede 

diğer günler namaz kılarlar ve İslam sadece Passaportlarında yazar bu insanların!

Belki de Müslümanım dediği için Cennete gireceklerinden emindir bu arkadaşlar, bilemem.

Tanıdıklarımında başka bir bölümü, İslam konusunda mangalda kül bırakmaz klavye başında ama özel hayatınızda karşılaştığınızda, Kelimeyi şehadetten başka birşey bilemez olur ne kerametse! Hani birde kıssa bir sure biliyorsa ne âlâ!

Yani tüm İslami bilgisi Googl'dan kopyalayıp yapıştırmakmış maalesef bu insanların!

Üzülüyorum cidden böyle beyinsiz ve taklitçi Müslümanları gördükçe!

Bir defasında bir hocaya bir soru sormuştum da Hoca küçük dilini yutacaktı şaşkınlıktan!

Cevap veremeyince ne dedi bana biliyormusunuz.!

"Fatma hanım Avamın vazifesi taklit etmektir".

İslam bir Din olmadan çıkıpta Kurumlaştırılırsa, Düşünen içinde  Kul olmaya gerek kalmaz!

Beynini kullanmayanlar, sadece  camileri doldurmaları için, robotlaşmış  birey olmaları yeterde artar bile .

Yani kul olmanın şartını bilmezken İmam bayılsa İmamın yerine geçecek insanı neye göre tayin ederler diye düşündüm bugün!

Tabbi şu cümleyi diyen erkek seslerini duyar gibiyim şu an!

"Yahu elinin hamuruyla Cuma namazında İmam Olmanın Şartlarından sana ne?"

Ama bu din sadece erkeklere inmedi ki!

Her ne kadar kadından İmam olmasa da ben erkek çocuğu yetiştiren bir anneyim.

"Babası öğretsin!"derseniz 

maalesef babasının vakti olup öğretene kadar çocuklar büyür ve Cumaya bilinçsiz bir şekilde giden diğer erkekler gibi sadece vazifesini yerine getiren ama içeriğinden haberi olmayan Müslüman cemaat olurlar sonra başıma!

Ben bir Anneyim ve çocuklarımın ilk öğretmeniyim.

Ha bu arada Hocaların çoğuda erkek olmasına ve anlattıkları konulara maruz kalma ihtimali olmamalarına rağmen, yinede hayızdan tutunda lohusalığın inceliklerine kadar Medya'da kadın konularını anlatıyorlar kadınlara!

Her erkek Müslümanın bilmesi gereken, "İmam olma" şartlarına bakınca insan biraz şaşırıyor cidden.

Neden mi?

Çok ince meselelere değer vermiş İslam alimleride ondan!


Kimler  İmam olabilirmiş hele bir göz atalım listeye!!!


1 - Namaz kıldıracak kimse en başta Müslüman olmalıdır.

 2 - İmamın âkıl-bâliğ olması da şarttır. Delinin, sarhoşun, bülûğa ermemiş çocuğun imam olması sahih değildir. 

3 - İmam erkek olmalıdır. Kadın erkeğe imam olmaz. 

4 - İmamın, namaz sahih olacak kadar Kur`an`dan ezberi olması lâzımdır. 

5 - İmamın özürlü olmaması da lâzımdır. 

Özürlünün namazı, özürlüye has hükümler taşıyan bir namazdır. 

Özürlü olmayanlar, özürlü olanlara uyamazlar. 

Körün imamlığı sahihtir. 

Ama ondan daha ehil kimse varsa, onun imamlığa geçirilmesi tenzihen mekruh olur. 

Yukarıda saydığımız şartlar, imamlık için temel şartlardır. 

Bu şartlar bulunduktan sonra imamlığa en liyakatli olan kimseler sırasıyla şunlardır: İmamın önce:

îtikadı düzgün, 

fıkha vakıf, 

bilhassa namaz mes`elelerini iyi bilir bir kimse olmasına dikkat edilir. 

Bu mes`eleleri aynı derecede bilen birkaç kişi varsa tercih şöyle yapılır: 

Önce Kur`an`ı en iyi okuyan veya Kur`an`ı en fazla ezbere bilen kimse aranır. 

Bunda da müsâvi iseler, 

haramdan en çok sakınan, 

en müttakî olan kimse imam olur. 

Bunda da eşit olan kişiler varsa, tercih sırası şöyle olur: 

Yaşça en büyük olan, 

ahlâkı daha güzel olan, 

herkesin rağbetini kazanmış olup cemaatın sayısını çoğaltan, 

daha şerefli ve asîl bir aileden gelen ve en nihayet 

sesi güzel olan... 

Her vasıfta eşit kimseler varsa sonunda hanımı en güzel olan İmam olur diye birşey okudum ve şaştım.

Açıklaması da şöyle:

"güzel hanımı olan harama bakmaz", diyordu!

Bunada şaştım doğrusu!!!

Bununla beraber, cemaat arasında ev sahibi veya o mahallin resmen vazifeli imamı varsa, bunların imameti öncelik kazanır. 

İsterse yukarıda saydığımız vasıflara tamamen sâhip olmasınlar., 

diye ek yapmışlar ama pek inanamadım!

* Bir Camiye Diyanet tarafımdan bir Hoca tayin ediliyor ve imamın cemaatle kıyas edilmesi söz konusu dahi değil !!

Diyanet'in tayin ettiği imamlarda bu vasıflar varmı ki?

Onlar İmam mı yoksa devlet memurumu?

Bu konu tartışılır!!!

Bunu da çok defa eleştirmiştim eski yazılarımda!

* Fâsık ve bid`atçı kimselerin imam olmaları tahrîmen mekruhtur. Çünkü bunlar, dinî amellerde lâubalice davranırlar. 

Böyle kimselerin arkasında kılınan namazın sevabı ve fazileti de olmaz. Sadece borçtan kurtulunmuş olur. İmam Muhammed ile İmam Mâlik`e göre bunlara esasen iktidâ câiz de değildir. 

yazıyor!

* İmam olan zât, cemaatı nefret ettirecek şeylerden sakınmalıdır. Meselâ bir imamın kırâeti veya tesbihleri cemaata ağırlık verecek derecede uzatması veya kısaltması doğru değildir. Cemaatı tenfir, mekruh sayılmıştır. 


Yani bu durumda Cuma sadece Cumadan Cumaya birbirininin Cumasını kutlamaksa veya Cuma namazında boy göstermekse maksad

Cumanız mubarek ola!


F.A.G.





Siz "free Palestina" diyeceğinize "free GAP Area " deyin bence!

Bizim Türkler nedense kendi kapısının önünde olanı görmez ama binlerce km ilerde ki olaylara sinir olurlar ve ayağa kalkarlar!

Hepimiz Elhamdulillah Müslümanız ve Mescidi Aksa İslam'ın en önemli Sembollerinden biri olduğunu hepimiz şeksiz ve şüphesiz kabul ediyoruz tabii ki.

"Mescidi Aksa'yı  Yahudiler Müslmanlara kapatmışlar!", diye sinir olacağınıza hele dönüp kendi ülkemize bir baksanız nasıl olur acaba diyorum ?

Filistinlilerin başına gelenler, ya birgün bizim başımıza gelirse, diye hiç düşündünüz mü peki?

Türkiye'nin Güneydoğusunda Yahudilere satılan arazilerin, mülkiyet haklarının satın alanlara, yani Yahudilere geçtiğini düşünecek olursak, tarihten kendimize  ders çıkararak, zamanında yahudi oyununa gelen zavallı filistinlilerin geldiği oyuna gelmeyin,düştüğü duruma düşmeyin  derim. 

Şanlıurfa çevresin de yüz bin hektarın üzerinde toprak satılmış yabancılara, yani  satın alanların çoğuda Yahudi!

Yahudiler çıkarı için 100 lerce sene ötesi için plan yaparlar ve amaçlarına ulaşmak için sinek bekleyen kurbağa gibi sessizce ve sinsice bıkmadan usanmadan o an'ı beklerler. Sinek koca kurbağayı görmez ve yaklaştığı an da , bir hamleyle işi bitmiştir!

Çünkü kurbağa o an'ı, uzun zamandır dört gözle beklemiştir ve bedeninden reflexle çıkan  uzun dilini ani bir hareketle uzatır ve havada uçan avını yakalar ve yutar.

Şimdi o kurbağa gibi pusuya yatmış yahudiler, Türkiye'de ki toprakları boşuna mı satın alıyor sizce?

Düşünsenize, orası atalarının yüzlerce sene anlattığı topraklar. 

Tanrıları Yahova'nın ilk insan olan  Adem ve Havva'yı  yarattığı ve içine yerleştirdiği  "Eden Cenneti" nin bulunduğu topraklar olarak eski ahitte geçen topraklar fırat ve dijle nehrinin arasında bulunan topraklardır!

Oraya bir gün geri sahip olup, kurtuluşa ereceklerine inanmış bir Milleti ve zihniyeti bu fikirden vaz geçirmek imkaansız olacaktır. Yahudiler için amaca ulaştıran herşey mübahtır!

Bu yahudiler kendileri için kutsal olan fırat ve dijle arasında bulunan toprakların tümünü satın alıp sahip olmadan rahat edemezler ki!

Üstelik barajlar dahi onlar için yapılmış bir kevser havuzu mahiyetinde olacaktır.

Savaşlar artık ille de silahla yapılmayacak. Su kimdeyse hayat onun elinde olacak! Hayatına son vermek istediklerinde suyunu kesecekler!

Savaşa gerek kalır mı artık?

Yahudiler Filistini nasıl zaptetti dersiniz?

Ben gençken, Gaza şeridinde Yahudilerin Filistinlileri Polis olarak yetirip sonrada Polis olarak işe alacaklarını yazmıştı Gazeteler!

Baba'ma sormuştum. 

"Baba bu Yahudiler Polis olarak niye Filistinlileri yetiştirip işe alacak ki? Hani bunlar birbirine düşmandı?"

Babam rahmetli şöyle demişti!

"Ah kızım Yahudi hiç kendi elini kirletir mi?

Onlar maşa kullanır. Genelde Maşayı ezecekleri halkın bireylerinden seçerler ve pis işlerini onlara yaptırırlar!

Hem iyilik yapmış gibi gösterirler dünya'ya kendilerini hem de yetiştirdikleri filistinli polislerin görev başında kendi halkına zulüm yapmalarını gördükçe zevk alırlar!",demişti.

Eee, şimdi ülkemiz açısından son derece sakıncalı olan bu durum yani GAP bölgesinden dönüm dönüm  toprak satın alarak bu bölgeye yatırım yapan Yahudiler, bunu Büyük İsrail Projesini hayata geçirmek isterlerken, bizim kalkıpta "Free Palestina" dememiz bana şu Ayet'i hatırlattı !

Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? 

Bakara Suresi:44


Yarın Mal sahipleri arazilerine gelip yerleşecek olsa, işte o bölgeye İsrailliler yerleşmiş olacaklar ve sizi kendi eski arazilerinize yeni sahibi olarak bir adım dahi bastırmayacakları gibi yanına dahi yaklaştırmayacaklar!

Sıkıntı burada !!!

Hiç düşündünüz mü?

Siz "free Palestina" diyeceğinize "free GAP Area " deyin bence!



F.A.G.




    Nemrut Dagı,2134 m de gün doğuşu

Sonntag, 18. Juni 2017

Babalar-Günü

Babalar Günü 

Bizim olmayan şeylere ne kadarda özenir ve hemen benimseriz değil mi?
Birgün de dinimizi böyle benimseyebilseydiniz keşke!
Bakın benim dinim İslam,
Anne Baba ile ilgili Kur'an da ne diyor!

"Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.

Ama birgün de merak edipte araştırıp bakın şu özendiklerinize hele!

Babalar Günü’nü kim buldu❗
 
Bir Amerikan İç Savaşı gazisinin kızı olan Sonora Smart Dodd 1910 Anneler Günü’nde Washington Spokane kilisesin'de vaaz dinlerken, İç Savaş gazisi ve kendisiyle beş erkek kardeşini, anneleri doğum sırasında öldüğü için tek başına yetiştirmeye çalışan babasını düşünerek Babalar Günü’nün kutlanmasını önerdi. Öneri şehir meclisi ve yerel Young Men’s Christian Association (YMCA) örgüründen destek gördü.
 
Bu arada hatırlatmak isterim unuttuysanız
Amerikalılar Müslüman Babaları katlediyor dünyanın her yerin de!
Türkiye genelinde ve bilhassa şu sosyal Medya'da şuursuzca hareketleri, dışarıdan hayretle  izliyorum. 
Toplumsal baskı dedikleri bu olsa gerek.
Türkiyenin düşmana ihtiyacı yok, toplum içten içe çöküşe başlamış bile!
Yabancı adetlerle ve İslam mış gibi gösterilen "Din"diye yutturduklarıyla çoğu özenti insanlar zaten özünü kaybetmek üzere!

Bir kaç taktir ettiğim şuurlu arkadaşım var sayfamda!

Dinlerine sadık kalıp Ahde vefalarından dolayı kutlamayan arkadaşlarımı, canı gönülden kutluyorum ve cidden sizi tanıdığıma mutluyum

Bu arada fecebook sayfamda ki herkesin Babasını da 
görmüş oldum en azından!

F.A.G.