Dienstag, 29. August 2017

Hayat önce hayat'ta yaşanır

İçerden dışarı bakmak kolay
evinde Pencere varsa!
Evinin her cephesinde penceresi olan da var,
sadece bir bahçeye bakan bir pencereden ibaret evlerde var!
Dışarda ki hayatın pencerrnizin nereye baktığı ile alakalı oluşu hayatınızı etkiler!
Bakınca gördüğün şey, güya dışarda ki hayat.
Hayat ise sadece bahçeden ibaret!
Bahçenin önemi bu durum da daha da büyür!
Taş bahçemi? 
Çiçek bahçesi mi?
Park gibi çimenle bezenmiş bir bahçe mi yoksa? 
Taş bahçe içinde kutulara ekilmiş çiçekle mi dolu bir bahçe!
Etrafı açık mı pencereden bakınca?
Yol görünür mü bahçeden?
Yoksa çitlerle mi çevrilmiş?
Bazen de yüksek duvarlarla çevrili bahçeler vardır ki kimse yoldan geçerken içeri bakmasın diye.
Koruma amaçlı yapılmıştır aslında ama içerden bakınca insan o bahçe hayatına birden sınır çekildiğini fark eder. Dışarda ki hayatın akışından sadece ses duyabilir ama görüntü yoktur. 
İsole edilip hapis hayatı yaşıyormuş gibi bir his belirir pencereden bakanda!
Dışarı dediğin bahçenin ve pencereli odanın  farkı ise, bahçenin pencerelerinin olmayışı bunun yerine üstü açık oluşudur ama herşeye rağmen etrafı duvarla çevrili bir bahçe ise, siz ablukaya alınmışlığı yaşarsınız o ortamda!!
İşte Hayat tam da bu!
Tıpkı hayatımızda ki bağı anlatır bu bahçeler ve duvarlar. 
Tabii ki bakıp gördüğümüzü ve sınırlar ve imkaanlar içinde göremediklerimizi de temsil eder bu benzetiş!
Bu konuda Urfalıları ve Urfa kültürümüzü çok severim.
Urfada mesela bahçeli evlerin bahçesine hayat derler!
Hayat çünkü hayat'ta geçer ve bir hayata girebilmek için önce  kapı çalınır!
Ev sahibi karar verir sizi Hayatına alıp almıyacağına!
Ben bu konuda tam bir Urfalıyım işte!

F.A.G.


Telif Hakları !



İnsanlar etiket, ünvan, şöhret, makam, mevki sahibi olabiliyor ama karakter sahibi olmak başka birşey!

Bu medya ortamında Müslümanım diyenlerin, 

dahi utanmadan, başkasının yazısını alıp kendi yazısıymış gibi paylaşmasını kınıyorum!

Yazanın ismini vermeden, hatta "Alıntı" ibaresi dahi koymadan paylaşması, aslında hırsızlıktır!

Benim kızdığım şey ise, benim hayatımda yaşadığım olayı genelde dile getirirken, rahmetli Annem veya Babam demememe rağmen, yazımı çalan Müslümanların, aynı zamanda benim hatıralarımıda çalmış olduklarını hiç düşündüler mi?

"Hırsıza beyler dahi borçlu",

diye bir söz var Türkçemizde!

Hırsızlık bir Müslümana yakışmaz!

İslamda "kul hakkı" olduğunu bile bile çalan insana ne denir ki şu ayeti hatırlatmaktan başka?

“Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onun mükâfatını görecek, Ve her kim de zerre kadar kötülük yapmışsa, onun cezasını görecektir.”(Zilzal, 99/7-8).

Benim için hırsızlık "Karaktersizliğin" isbatıdır!

İllede fakirlikten olmuyor insanlar hırsız!

Nice Rütbeli, Makam, Mevki sahibi Hırsızlar var devrimizde!

Arkadaşlar hırsızlığın küçüğü büyüğü olmaz, kul hakkının büyüğü küçüğü olmadığı gibi!

Eğer Arkadaş listemde bu tür insanlar varsa, lütfen  kendiliklerinden efendi, efendi veya hanım, hanım Arkadaş listemden çıkmalarını tavsiye ederim!

Haaa, şunuda söylemiş olayım! 

Şimdiye kadar fark ettiklerimi ihtar etmiştim bu güne kadar!

Bu günden sonra

her türlü yazılarımı ve yazdığım şiirlerimi çalıp çektiğim fotoğraflarımı, kendininmiş gibi paylaşanları fark ettiğimde tazminat davası açacağımı ve tazminatı da hayır kuruluşlarına bağışlayacağımı bildiririm!

Şerri hayra kullanmış olayım bari !


F.A.G.



Sonntag, 13. August 2017

Sevmek Allah'ın bir Lutfudur

Sevmek herkese nasip olmuyor!
Nasip olan da kıymetini bilmiyor.
Kendiliğinden yeşeren tohumu dahi görmeyenler.
Veya buda neymiş diye çekip taze filizi atanlar var.
Hiç su vermemesine rağmen O çorak bir gönülde bir tohumun yeşermesine şaşması gerekirken.
"O tohumu oraya kim koymuş ki?", sorusu daha derinlemesine düşünmesini gerektirirken!
Sevgi, Allah'ın bir lutfu.
Kıymetini bilene dünyada dahi Cenneti yaşatır.
Cehennem insanın içinde başlar önce.
Hiç bir Cehennem sevgisiz bir yürek kadar soğuk olamaz!!

F.A.G.



Kurtmu yoksa Çoban mı daha hain!


"Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar",

diye diye çocukları büyüttüler. 

Kurt en azından yediği kadar  koyunu kapardı!

Ama hiç demediler ki

"Çoban sizi birgün para karşılığı, satacak!"

Çünkü o "Çoban" olmayı baştan kabul etmiş ve iş verenine sadık kalması gerek! 

O işverenin güvenini asla sarsmaz!

Sizi gütmek için para aldığını bilseydiniz sizi sevdiğine zaten inanmazdınız!

Sizi çok iyi otlatması ve size çok iyi bakması gerek!

Ne kadar semiz ve huzurlu ve mutlu olursanız, o kadar az itiraz eder o kadar çok para edersiniz!

Anneleriniz Babalarınız satıldıktan sonra, gelip anlatabilseydi başına gelenleri keşke..

Hepsi meeeee meeee yerine

"Kaçan kurtulur çobandan!", derlerdi sizlere!

Ama giden geri gelmiyor be kuzucuğum!


F.A.G.



Donnerstag, 10. August 2017

Rab'ca nedir?



"Rab'ca bilen aranıyor!" 

diye okudum demin arkadaşımın sayfasında!

"Bize ne Hamdi bey dedim!

Madem Rabca var, Rab olanlar kendi aralarında konuşup dursunlar işte!"

Bazı insanlar tek gözle gören insana benzer!

Neden mi?

Tek bir Din tanır!

Tek bir Dil bildiği için, o tek dilde okur herşeyi!

Din başka bir  Dil de inmiş olsada. 

Kendi dilin de çevirisini okuduğu için, herşeyi o okuduğu kendi dilinde  mana verir!  

Yada başka dilden çeviriyse, sadece çevirenin tercümesiyle bilir!

Yani Tercüman bir kelimeyi, ancak bir kelime karşılığı ile tercüme etmiştir ve o konuda uygun kelimeyi de kendi dağarcığında bulunan kelime karşılığından seçip kullanmıştır!!

Rabca diye bir şeyi senelerce önce çok tanınmış bir Türk yazar ve TV proğramcısı Duisburg İslami kitap Fuarın'da,  bana saatlerce anlattığında kendimi zor tutmuş ve sadece gülümsemiştim!

Çok bilmesine rağmen adam sadece Türkçeden yola çıkarak herşeyi değerlendiriyordu!

Cehaletine güldüm doğrusu!

"Rabca" nedir peki", dediğimde, " Rabbin Kuran'da kastetmiş olduğu kelimelerin, asıl manası demişti!"

Ya Rabbim,

bu nasıl bir anlayıştır diyerek tepkimi Rab kelimesi ile belli etmiştim, dalga geçercesine!

Bence piyasaya "Rabca" diye sürülen bu akım, yeni bir siyonist oyunuydu!


"Rabi i" kelimesinin ibranice manası Alim demektir.

"Rabbi  רַבִּי" ise 

Üstadım demektir!

ilk defa M.s. 70 senesinde ünvan olarak Kitabı Mukaddesin "Tanach" bölümünde kullanılımıştır!

Kelime kökeni İbranice de Özne olan Raw (רַב) 'dan gelmektedir!

"Rabi" ise kelimenin "i halidir "

Bizim Türkçe' de kullandığımız 'mürebbiye' kelimesi de aynı kökenden gelir.

Yani herşeyi bilip, çocukları terbiye eden hanım demektir.

Arapca'da ev hanımına "Rabbetül-beyt" yani "Evin Efendisi", denir!

Her dinin kendine özel Terimleri vardır. O Din de o kelime belirli şeyi kasteder!

İlk defa hangi dinde nasıl kullanılmıştır ve o kelimenin neyi kastettiği önemlidir!

Tek Din ile tek dilde ilgilenen şahıslar, tek istikamete giden çıkmaz sokaklara benzer!

Bilmezler ki Sezarın dediği gibi: Her yol Roma'ya Çıkar''  Roma şehrinde ki tüm yollar Şehir merkezine çıkacak şekilde yapılmıştır.

Yani tüm dini oyunlar siyonist merkezlidir ve araştıracak olursan seni her yönden siyonist merkeze çıkarır!


F.A.G.





Dienstag, 1. August 2017

Bazı insanlar matruşka

Bazı İnsanlar Matruşka gibi karşınıza Tek suratla çıkarlar!
Çok iyi arkadaş olurlar. 
Size o kadar iyi davranırlar ki, hem Anneniz hem ablanız olurlar. 
Kuluçkaya yatan tavuk misali sizi herkese ve herşeye karşı korumaya alırlar!
Bazen çevresinde ki insanların yüz hareketleri çeker dikkatinizi!
Sonra işin aslını anlamaya başlarsınız yavaş yavaş!
Etraftan taraftan ihtar almaya 
başlarsınız ve günün birinde 
ihtarlar gendini isbatlarlar!
Bu anaç insanların asıl yüzünü fark edersiniz !
Artık temkinli ve şüpheci davranırsınız onlara karşı.
İstediklerini sizden alamadıklarını ve alamıyacaklarını kendileride anladıkları andan itibaren anında başka bir kişiliğe bürünürler!
Namlunun ucunda artık siz varsınızdır!
Tıpkı bir Matruşka gibi içlerinden başka bir insan çıkar karşınıza!
Ama maalesef eskiye nazaran  küçülmüştür artık! 
Şahsiyetinden, varlığından ve değerinden kaybetmiştir !
Ne yazık ki eski haline istese de geri dönemez. 
Ama dahada küçülme imkaanı vardır!
Allah matruşka gibi insanların şerrinden korusun bizleri İnşaAllah!

F.A.G.